Bir yarımada devleti olan Katar, bazı açılardan modern bir oluşumdur. Ancak arazi, binlerce yılı aşkın bir süredir yerleşim olduğunun kanıtlarını göstermektedir.
Katar Hakkında
Güncel seyahat önerisi - Daha fazlasını öğrenin / 95 ülkeden Katar’a seyahat için vize gerekmemektedir. Vize durumunuzu sorgulamak için buraya tıklayın.
Katar Hakkında
Bir yarımada devleti olan Katar, bazı açılardan modern bir oluşumdur. Ancak arazi, binlerce yılı aşkın bir süredir yerleşim olduğunun kanıtlarını göstermektedir.
Tüm aşiretlerin El Sani hanedanının yönetimi altında toplanması; istikrarın, komşu ülkelerden bağımsızlığın ve bölgedeki çeşitli oluşumlarla dengeli ilişkilerin kurulmasının önünü açmaktadır.
Şeyh Muhammed bin Sani, Arap Körfezi’nde İngiliz yetkililer ile Katar’ı bağımsız bir siyasi varlık olarak tanıyan bir anlaşma imzaladı.
19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Katar yeniden Osmanlı denetimine girdi. Ancak ülke yöneticileri, İngiltere’nin ittifakı ile bağımsızlığını önemli ölçüde korudu. Şeyh Casim bin Mohammed El Sani’nin yönetimi altında Katar, Casim’in 17 Temmuz 1913’teki ölümüne ve ertesi yıl Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine kadar, bazı konularda görüş farklılıklarına sahip olmakla beraber, Osmanlılarla olan bağlarını sürdürdü.
Şeyh Abdullah bin Casim El Sani, 11 maddelik İngiltere-Katar Antlaşması’nı imzalarken, ulusal egemenliğine karşı olduğunu hissettiği üç madde hakkındaki çekincelerini kaydetti. Bunlar:
Şeyh Abdullah, İngiltere-Katar Antlaşması’nı yeniledi ve Anglo-Persian Oil Company ile ilk petrol arama anlaşmasını imzaladı. Ayrıca Katar’da bir İngiliz Siyasi Temsilci atanmasını da kabul etti (bu aslında 1949’a kadar gerçekleşmese de, bu maddeyi son kabul eden Körfez ülkesi Katar olmuştur).
Petrol sondajı ilk olarak 1939’un sonunda vuruldu ancak İkinci Dünya Savaşı sırasında arama faaliyetleri durma noktasına geldi. Bu, inci avcılığı endüstrisindeki düşüş ve doğal inci pazarındaki durgunluk ile birlikte Katar ekonomisini olumsuz etkiledi. Petrol ihracatının olumlu etkisinin hissedildiği 1950’lerin başında durum düzelmeye başladı.
Katar, UNESCO ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi BM kuruluşlarının üyelik şartlarını kabul ederek uluslararası etkinliklere katılmaya başladı. Ülke ayrıca petrol üreten ülkelerin konferanslarına katıldı.
İngiliz hükümeti, birliklerini Süveyş’in doğusundan çekerek Arap Körfezi Devleti’nin himaye dönemini sona erdirdi.
İlk Katar Anayasası, ilk Bakanlar Kurulunun kurulmasını şart koşan bir Geçici Temel Kanun ile onaylandı.
35 sayılı karar, Bakanlar Kurulu’nun oluşturulmasına, bakanların yetkilerinin belirlenmesine ve diğer devlet kurumlarının işlevlerinin kararlaştırılmasına olanak sağlamak amacıyla çıkarıldı.
10 bakanlıktan oluşan Kabine ilk kez toplandı.
Daha sonraları Veliaht ve Başbakan olan Majesteleri Şeyh Halife bin Hamed El Sani, 1916 Antlaşması’nı feshederek, hükumetin yönetim gücünü devralmasıyla ülke tarihinde yeni bir aşamayı müjdeledi ve Katar’ı bağımsız bir devlet ilan etti.
Katar’da sürekli insan yerleşiminin ilk kanıtı, küçük, izole çiftlikler, taş aletler ve süslü çanak çömleklerin bulunduğu M.Ö. 6000 yılına kadar uzanır. Bu yerleşimler, adını bu tür boyalı çanak çömleklerin ilk keşfedildiği güney Mezopotamya’daki yerden alan “Ubeyd dönemi” olarak bilinen döneme aittir. Bu keşif, ilk yerleşimcilerin günümüzde modern Irak olan adlandırılan bölgeyle bağları olduğunu göstermektedir. Bu döneme ait iç kesimlerdeki kuyular ve yabani tahıl mahsullerinin yetiştirildiğine dair kanıtlar, doğu Arabistan’daki iklimin günümüze göre çok daha ılıman olduğunu düşündürmektedir.
Körfez boyunca birçok Tunç Çağı bölgesi olmasına rağmen, Katar’da bu döneme ait çok az kalıntı bulunmuştur. En önemli yerleşim yerleri Katar’ın batı kıyısındaki El Hor Bölgesi’nde ve batıda Ras Brouq yarımadasında yoğunlaşmıştır.
El Hor yakınlarındaki kalıntılar, kıyıya yakın Jazirat bin Ghannem adasında (genellikle Mor Ada olarak anılır) yoğunlaşmıştı ve mor boya üretmek için kullanılan büyük miktarlarda murex (küçük bir deniz salyangozu) kabuğu içeriyordu. Ras Brouq’ta bir Tunç Çağı kamp alanı kazı ile gün yüzüne çıkarıldı, burada M.Ö. 3000 yılına ait birkaç Barbar Ware çanak çömlek parçaları (Adını Bahreyn’deki bir bölgeden almıştır) bulundu. Demir Çağı bölgelerinin en büyük konsantrasyonu, Katar’ın batı kıyısında, Umm Al Maa’daki terk edilmiş polis karakolunun yakınında bulunmaktadır. Bu alanlar, M.Ö. 300 ile M.S. 300 tarihlerine ait 5 binden fazla taş mezar höyüğü içermektedir.
Bazılarında incelikle işlenmiş cenaze eşyaları bulunan çok sayıda gömü olmasına rağmen, yakınlarda kazı ile ortaya çıkartılan herhangi bir Demir Çağı yerleşimi bulunmamaktadır. İslam öncesi Katar’da (Katar’ın bir piskoposu vardı) Hıristiyanlığın tarihsel kanıtları olmasına rağmen, bu döneme ait yerleşim yerlerine dair çok az arkeolojik kanıt bulunabilmiştir. El Vakra’da, ana kaya üzerine inşa edilmiş büyük bir binanın kalıntıları geçici olarak bir Nasturi kilisesi olarak tanımlanırken, Katar’ın merkezindeki bir kurtarma kazısında bir Nasturi haçının büyük bir parçası yeniden bir araya getirildi.
M.S. 628 yılında, Katar yarımadasını da içeren El Ahsa bölgesinin Hıristiyan hükümdarı Münzir bin Sava El Tamimi İslam’ı kabul etti. Bu erken İslami döneme ait sadece birkaç yerleşim yeri tanımlanmıştır, bu da yarımadanın o dönemde seyrek nüfuslu olduğunu göstermektedir. Emeviler döneminde, M.S. 7. yüzyıldan 8. yüzyılın ortası arasında Katar, deve ve at yetiştiriciliğinin merkezi haline geldi. Abbasilerin saltanatı (M.S. 8. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar), Katar’ın deniz sularındaki zengin inci kıyıları boyunca inci endüstrisinin büyümesine tanık oldu. Geç Emevi dönemine ait arkeolojik kalıntılar, kuzeybatı Katar’daki Yoghbi’de keşfedilirken, M.S. 9. ve 10. yüzyılların erken Abbasi dönemine ait kalıntılar, 250 ev, iki cami ve müstahkem bir konaktan oluşan yakındaki Murwab’da keşfedildi. Murwab’a ek olarak, kuzey Katar’da ve iç kısımda yer alan bir dizi başka Abbasi dönemi yerleşim yeri tespit edildi.
Başlıca yerleşim merkezlerinin Körfez’in İran tarafında olduğu görülse de, M.S. 10. ve 15. yüzyıllar arasındaki Körfez bölgesinin tarihi hakkında çok az bilgi mevcuttur. Katar’da, bu döneme ait iki arkeolojik alan kuzeybatı kıyısında, M.S. 18. yüzyıla kadar iskan edilmiş Ruwayda ve Freyha bulunabildi.
1497’de Portekizli kaşif Vasco da Gama’nın Ümit Burnu üzerinden Hindistan’a yaptığı yolculuk, Avrupa’dan Doğu’ya giden bir deniz yolu oluşturdu. Bu, Avrupalıların Körfez bölgesinde ilk kez kalıcı ticaret üsleri kurmalarını sağladı. 16. ve 17. yüzyılın başlarında Osmanlılar, Safeviler ve Portekizliler, Katar’ın günümüzdeki sınırlarını oluşturan bölge için savaştı. Katar’ın dahil edildiği en eski haritalardan biri, Batlamyus haritasının (Katar Ulusal Kütüphanesinde sergilenmektedir) “Katara”yı bir kale olarak tasvir eden bir versiyonuydu. Portekizli gezginler 1580 ve 1590’larda Katar’a atıfta bulundular ve Luis Lazaro’nun 1596 tarihli Dünya Atlası’nda Katar’ın tek bir kale olarak temsili bulunmaktadır. Katar’a yapılan ana referanslar, Portekizlilerin Bahreyn’i Safevilere kaptırdığı 1602’den sonra bulunabilir. Bu tarihten sonra Portekizliler, Katar’ı Bahreyn’e baskın yapmak ve Körfez’den geçen tüccarları vergilendirmek için bir üs olarak kullandılar. Ruwayda’da yapılan kazılar, Portekiz kaynaklarında bahsedilen kale ile aynı olabilecek bir Portekiz tahkimatını ortaya çıkardı.
Katar’a yapılan en erken Osmanlı referansı, 1555’e kadar uzanır; bu referansta Katar, 1550’lerde işgal edilen Osmanlı eyaleti El Ahsa’nın bir parçası olarak kabul edilir. 16. yüzyılda Portekizliler ile Osmanlılar arasında, özellikle Portekizlilerin 1521-1602 yılları arasında işgal ettiği Bahreyn üzerinden büyük bir çekişme vardı. Ancak, 1670’lerde, Halidoğulları (Beni Halid) kabilesinin Şeyhi, Osmanlıları Al Ahsa’dan uzaklaştırdı ve muhtemelen tüm Osmanlı varlığını Katar’dan çıkardı.
Katar, bu noktada Katar ve Kuveyt’i kapsayan bir toprak parçasına hükmeden Halidoğulları gibi birçok kabilenin yükselişine tanık oldu. El Müslam kabilesi, Katar yarımadasında en az 16. yüzyıldan itibaren baskın kabile grubuydu. 18. yüzyıldan önce bölgede yaşadığı bilinen diğer kabileler arasında El Naim veya Körfez’in İran tarafında denizcilikle uğraşan Araplardan oluşan bir kabile konfederasyonu olan El Hevala vardı. 18. yüzyılda Kuveyt, Katar ve Bahreyn, El Sabah, El Halife, El Fadıl ve El Celahimah gibi bir dizi kabile grubunu içeren Utub kabile konfederasyonu üyeleri tarafından ele geçirildi. Utub’daki grupların çoğunluğu Orta Arabistan’dan gelse de, bir noktada denizci oldular ve tekneleri birincil ulaşım aracı olarak benimsediler.
Varlıklarına dair arkeolojik ve tarihi kanıtlar oldukça yetersiz olsa da, 17. yüzyılda bir avuç alanın işgal edildiği bilinmektedir. 18. yüzyılın sonunda, özellikle Katar yarımadasının kuzey kıyısı boyunca geniş bir yerleşim ağı vardı. 18. yüzyıldaki en önemli değişikliklerden biri, Portekiz nüfusunun fiilen ortadan kalkması ve Hollanda, Fransa ve İngiltere’den tüccarların gelmesiydi. Bu uluslar 17. yüzyılda Körfez’de bulunurken, 1700’lü yıllarda rekabet arttı ve 19. yüzyılın başında, neredeyse bir İngiliz tekeli ile sonuçlandı. Bu, Katar’ın modern tarihinin temellerini attı.
Vizesiz mi seyahat etmek istiyorsunuz? Gerekli şartları sağlayıp sağlamadığınızı buradan kontrol edin.
Katar seyahati mi planlıyorsunuz? Katar’a ulaşım için buraya bakın.
Kullanışlı seyahat rehberimiz ile ziyaretinizin keyfini çıkarın.
Bir dhow yelkenlisinden birinci sınıf metromuza kadar Katar’ı kolayca keşfetmenizi sağlayacak bilgiler burada.